Rüya Teorisi

Rüya

Bildiğiniz gibi rüya, uykuda görülen görsel, işitsel algılar bütünü. Bilinmeyen gizemlerle dolu olduğunu söyleyenler, ya da hiç takmayanların yanı sıra rüyaya değişik bir açıdan bakmayı istedim. Tabiki yine epifiz bezinin önemi çok büyük bu konuda. Melatonin hormonu salgılayarak uykuya dalmamızı sağlıyor. Konuya girmeden Dr. Kleitman adında bir bilim adamının uyku ve rüya hakkında yaptığı deneyi alıntılıyorum;''Dr. Kleitman, uykularını müşahede altında tuttuğu  kimselere elektroensefalogranik (EEG) ve elektrokardiagramlarını (EKG) cihazlarla tespite başladı. Bu çalışmaların sonucunda; rüyanın varlığına delil olarak gösterdiği göz hareketlerine, heyecana bağlı kalp atışlarını da ilave etmiş oldu. EEG'nin verdiği sonuç oldukça dikkat çekiciydi. Rüyanın başladığı andan itibaren, ağır bir ahenk içinde devam eden uyku halini gösteren çizgiler, ritmik bir hal alıyor, uyanıklık halindeki şekilleriyle cihazın kağıt şeridi üzerinde kayboluyordu.

Sekiz kişi üzerinde yapılan bu deneyler on gün devam etti. Her defasında elektronik cihazın kaydettiği eğri büğrü çizgiler dikkatle incelendi. Ve varılan sonuç suydu: '' Rüya, uykunun yüzde yirmilik (% 20) bir bölümünü teşkil etmektedir. Bu durumda 8 saat uyuyan bi insanın uykusunun ilk saati ağır ve rüyasız geçmektedir. Bundan sonraki on dakika içinde rüya görülmekte ve sonra yine bir buçuk saat sürecek ağır uyku devresi başlamaktadır. Sonra yirmi dakikalık bir rüya ve yine bir buçuk saatlik ağır uyku.. Uykunun bundan sonraki kısmında ise otuz dakikalık bir rüya faslı daha vardır. Nihayet yine uyku ve onuda uyanma takip etmektedir.

Dr.Kleitman artık yaşlanmış, fakat ara vermediği deneylerini öğrencilerinin yardımıyla sürdürüyordu. Öğrencilerinden Dement, hocasının daha önce kendi üzerinde yaptığı bir deneyi tekrar denemeye kalktı: 'Rüyadan mahrum etme.' EEG cihazı ile irtibatlarını kurup uykuya gönderdiği sekiz gönüllüyü rüyanın başlama anında uyandırdı. Rüyanın başladığı anda yapılan bu uyandırma işlemi oldukça güçlükle sonuçlandı.Yakaladığı ip uçlarıyla deneyine devam eden Dement rüya esnasındaki uyandırma işlemlerini sıklaştırdı. Sıklaştırdığı oranda uyuyanların rüya görme sayısı artıyordu. Öyle ki, ilk gece altı-yedi rüya görme anında uyandırılan gönüllü uykucular daha sonraki gecelerde onaltı, onsekiz ve yirmi rüyanın üstüne çıkabilmişlerdi. Dement, deneyinin son haftasında gönüllüleri tamamen rüyadan mahrum edince, deneye tabi tuttuğu bu kimseler üzerinde dehşetli bir hırçınlık, asabilik, hafıza eksikliği, dağınık ve tutarsız hareketler baş gösterdi. Bu işe inatla devam etmek isteyen bir dayanıklı ise bir hafta sonra pes etmek zorunda kaldı.

Rüyanın yiyecek maddesi kadar zaruri olduğu böylece belirlenmiş oluyordu.


İşin garip tarafı şu ki, daha sonra kendi halinde bir uykuya terkedilip gözleme devam eden bu kişiler, bunu takip eden gecelerde daha fazla rüyalar gördüler. Sanki, eksik gıda almışlar ve güçsüz kalmışlar gibi, çok rüya görerek bu eksikliğini gidermek istiyorlardı.

Tespit edilen bir nokta da rüya anında gövdenin fiziki hareketleri tamamen durmaktaydı. Bir çok kişi rüyanın sırrını anlamak için sayısız deneyler yaptı. Sonuç olarak rüya hakkında deneyimledikleri, rüyanın psikolojik ve fizyolojik olarak insan hayatının bir gerekliliği olmasıydı.'' (
Rüyalar ve Yorumları'nın 'Oxford, 1999', Joyce Crick tarafından çevrilen ve editörlüğünü Ritchie Robertson'un yaptığı yeni baskısından alınmıştır.)

Rüyanın önemini belirten bir konu da, vahiylerin peygamberlere genellikle rüya ile gelmesi. Hatta Peygamber Efendimize, peygamber olmadan önceki 6 ayda gördüğü rüyaların aynısını yaşaması da rüyanın dinimizde de yerinin önemli olduğunun kanıtı.

Hz. Yusuf döneminde görülen rüyalara insanlar çok itibar ederdi. Çünkü Hz. Yusuf'un rüya tabir etme kabiliyeti çok güçlüydü. Hemen hemen her rüyayı ve o zamanın büyücülerinin de tabir edemediği rüyaları genç yaşta tabir edebiliyordu. Mısır Meliki tarafından zindana atıldığında, zindandakilerin rüyalarını tabir etmesi ve hepsinin çıkması ile adı duyuldu. Mısır Meliki de bir gün rüya görmüştü. Kan ter içinde uyanmış ve korkmuştu. Hemen büyücüleri, kahinleri, o zamanın ileri gelenlerini çağırtıp rüyasını tabir etmelerini istedi. Onlar da korkarak tabir edemediklerini, bu rüyanın anlaşılmaz olduğunu söylediler. Hz. Yusuf'un zindan arkadaşı bunu duydu ve hemen ona anlattı. Melik'in karşına çıkan Hz. Yusuf rüyayı yorumladı. Melik, yorumu çok beğendi. Ve Hz. Yusuf'u hazinenin başına koydu. Bu konuyla ilgili Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetler şöyle;

Ey Yusuf, ey doğru sözlü! Bize şunu hallet: Yedi semiz ineği, yedi cılız inek yiyor. Ve yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak. Umarım ki, o insanlara doğru cevap ile dönerim, onlar da (senin kadrini) bilirler.” Dedi ki: “Yedi sene eskisi gibi ekeceksiniz, biçtiklerinizi başağında bırakınız, biraz yiyeceğinizden başka. ”Sonra onun arkasından yedi kurak sene gelecek, önceki biriktirdiklerinizin biraz saklayacağınızdan başkasını yiyip bitirecek.” “Sonra da onun arkasından yağışlı bir sene gelecek ki, halk onda sıkıntıdan kurtulacak, (üzüm, zeytin gibi mahsülleri) sıkıp faydalanacak.” (
Yusuf Suresi 45-49)

Yorumlar